Otizm, Yaygın Gelişimsel Bozukluklar grubunda yer alan, çocukların dil ve iletişim becerileri, sosyal becerileri ve öğrenmelerini olumsuz yönde etkileyen gelişimsel bir bozukluktur. Üç yaştan önce ortaya çıkan bu bozukluk, her 10.000 kişiden yaklaşık olarak beş kişide görülür. Tanıda en önemli ölçütler konuşmanın olmaması, gecikmesi ya da iletişim amaçlı kullanılmaması, diğerleriyle etkileşim kurmada güçlük, yinelenen ve tekrarlanan hareketler ile ilgili ve etkinliklerde sınırlılık olarak kabul edilmektedir. Mental bozuklukların tanımsal ve sayısal kitabı ve çocukluk otizmi dereceleme ölçeği tanı koyma sürecinde yaygın olarak kullanılan değerlendirme araçlarıdır.
Otizmin nedenleri çok karışıktır. Uzun yıllar yapılan çalışmalarda nedenler, anne babaların çocuk yetiştirme stillerinden beynin yapısal özelliklerine kadar geniş bir yelpaze içinde ele alınmıştır. Son yıllarda özellikle genetik yapı ile otizm arasında ilişki belirlenmeye çalışılmaktadır.
Otistik çocuklara tanı koyma sürecinde iletişim becerileri, sosyal beceriler ve davranışsal özellikler temel alınmaktadır. Mental bozuklukların tanımsal ve sayısal kitabı ve çocukluk otizmi dereceleme ölçeği tanı amacıyla yaygın olarak kullanılmaktadır. Yaklaşık olarak 10.000 çocuktan 4 ya da 5’inde ortaya çıkan otizm, erkek çocuklarda kızlara göre daha fazla görülmektedir. Bu çocukların bilişsel, dil ve sosyal becerileri birbirinden farklılık gösterse de, sosyal beceriler, iletişim becerileri temel yetersizliklerin olduğu gelişim alanlardır. Ayrıca yinelenen ve tekrarlanan hareketler, elini ısırma, başını yere/duvara vurma gibi kendine zarar veren davranışlar da sıklıkla gözlenen davranışlardır.
Otistik çocukların dil, konuşma ve iletişim özellikleri heterojendir. Bazı çocuklar hiç konuşmazken bazıları üst düzey konuşma becerilerine sahiptir. Konuşması iyi olan çocuklar bile çevresindekilerle dili kullanarak iletişim kurmakta zorluk çekerler. Ekolali, şahıs zamirlerini doğru kullanamama, monoton ve vurgusuz konuşma yaygın olarak gözlenir. Soyut ifadeleri, şakaları anlamada sınırlılıkları vardır. Diğerleriyle etkileşim başlatma, etkileşimi sürdürebilme temel yetersizlikleri vardır. Bu sınırlılık sosyal etkileşimlerini olumsuz yönde etkilemektedir. Grup etkinliklerine, oyunlara katılmak istemezler, ilgi alanları sınırlıdır. Görsel materyallerle daha kolay öğrenirler. Ortamda fazla ve karışık uyaran olması olumsuz tepkilere yol açabilir. Grubun %50’si düşük zihinsel becerilere sahiptir. Zihinsel becerilerden bağımsız olarak öğrendiklerini diğer ortamlara transfer etmede ciddi güçlükleri vardır. Kendine ya da diğerlerine zarar veren, yinelenen tekrarladıkları rituel davranışlar gözlenebilir.
Otistik çocuklar için ilaçla sağaltımdan psikolojik sağaltım yöntemlerini de içine alan birçok sağaltım yöntemi geliştirilmiş olmasına karşın, yapılandırılmış, yoğun ve bir yetişkin/ bir çocuk sistemiyle yapılan eğitimin çocuğun becerilerini artırabilecek en iyi sağaltım yöntemi olduğu kabul edilmektedir. Otizmin olabildiğince erken belirlenerek, eğitime ilk yıllarda başlaması ile çocukların kazançları artmakta; geçmiş yıllardan farklı olarak birçok otistik çocuk okul öncesi ya da ilk öğretim döneminde normal okullara kaynaştırılmaktadır. Sınıfında otistik çocuk olan sınıf öğretmenleri, çocukların özellikle öğrenme özelliklerini ve davranışlarının anlamlarını iyi bilmeli, diğer çocukların otistik arkadaşlarının özelliklerini ve gereksinimlerini anlaması sağlamalıdır.